Son dönemde ülkemizde “Teğmenlere Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası” verilmesi hususu oldukça ses getirmiş ve hem kamuoyunda hem de askeri camiada büyük tartışmalara sebebiyet vermiştir. 30 Ağustos 2024 tarihinde gerçekleştirilen Kara Harp Okulu sancak devir teslim ve mezuniyet töreni ardından, Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıklarını gösterecek şekilde and içen teğmenlerin kamuoyuna yansıyan görüntüleri sonrası, teğmenler hakkında idari ve disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda ise görüntülerde yer alan teğmenlere, “Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası” verilmiş olup bu karar, hukukun temel ilkeleri çerçevesinde ciddi tartışmalara yol açmıştır. Sizler için bu yazımız kapsamında teğmenlerin ihraç cezasına yönelik tartışmaları, Anayasal haklar ve hukuk devleti ilkesi bağlamında ele alıyor olacağız.
Anayasa kapsamında güvence altına alınmış olan hukuk devleti ilkesi gereğince kamu görevlilerinin meslekten ihracına karar verilmesi sürecinin, ciddi hak kayıplarına sebebiyet verecek nitelikte olması sebebiyle, kanundaki usullere ve adil yargılanma hakkına uygun olacak şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla teğmenlerin görevden alınması ya da ordudan ihraç edilmesi için belirli hukuki süreçler tamamlanmalıdır. Bu noktada öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu kapsamında yer alan disiplin cezalarından bahsetmemiz gerekmektedir;
- Uyarma,
- Kınama,
- Hizmete kısmi süreli devam,
- Aylıktan kesme,
- Hizmet yerini terk etmeme,
- Oda hapsi,
- Silahlı Kuvvetlerden ihraç
İlgili mevzuatta yer alan disiplin cezaları kanunda sayılanlardan ibarettir. Kişi hakkında disiplin cezası verilirken ölçülülük ilkesine uygun, adaletli ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekmektedir. Sonuçta verilecek kararın da idarenin işlemlerinde olduğu gibi gerekçeli olması zorunludur.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki personellerin meslekten ihraç sebepleri, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenmiştir.[1] Bu sebepler kanunda sınırlı olarak sayılmış olup, aşağıda yer almaktadır:
- Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek,
- Ahlaki zayıflık,
- Hizmete engel davranışlarda bulunmak,
- Gizli bilgileri açıklamak,
- İdeolojik ve siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak,
- Uzun süreli firar etmek,
- Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek,
- İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak,
- Gayri tabii mukarenette bulunmak,
- Terör örgütüyle ilişkisi olmak.
Kanunda yer alan ihraç sebepleri incelendiğinde, her sene resmî tören programının bir parçası olan subaylık andını, bu sene de resmî tören sonlandıktan sonra teğmenlerin subaylık yemini etmeleri Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu kapsamında disiplinsizlik hali olarak ele alınmamıştır. Bu sebeple, subaylık andı okunması hususunun, Kanun’da yer alan sınırlı sayıdaki hallerden olmayışı ve hukuka aykırılık içermeyişi sebebiyle ihraca ilişkin kararın hukuka ve anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir. Şöyle ki;
Yukarıda yer verilen ihraç sebeplerinden hiçbirinin meydana gelmemesine rağmen ölçüsüz şekilde teğmenlerin meslekten ihracına karar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Dolayısıyla, teğmenlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmesine karar verilmesi, yalnızca bireysel anlamda mağduriyete yol açmamakta aynı zamanda idarenin keyfi işlem yapmama yükümlülüğü bakımından ciddi riskler doğurmaktadır. Teğmenlerin ordudan ihracına ilişkin kararın, toplumsal güven kaybına sebebiyet verdiği gibi adalet sistemine olan güveni de zedelediği bu dönemde sıkça eleştiri konusu yapılmıştır.
İdare, eylem ve işlemlerinde kanundan aldığı yetkiyle hareket eder ve bu yetkisini kullanırken ölçülülük ilkesine uygun davranır. Bu doğrultuda, Anayasa’nın 125. maddesi gereğince idarenin her işlemi hukuka uygunluk denetimine açıktır. Söz konusu madde uyarınca, ihraç kararının ilgili mevzuatlar uyarınca denetlenmesi ve keyfi uygulamaların önüne geçilmesi gerekmektedir. İlgili mevzuat olan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında disiplin cezaları ve meslekten ihraç sebepleri açık, ayrıntılı ve sınırlı şekilde düzenlenmiştir. Dolayısıyla teğmenlerin, kanunda yer almayan sebepler gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmesi hususunun hukuka aykırılık teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarında da kamu görevlilerinin meslekten ihracına, ancak etkin yargısal denetim mekanizması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek karar verilmesi gerektiği hususunun vurgulandığı görülecektir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı”, “Cezaların Kanuniliği” başlıklı 6 ve 7. maddeleri ile Anayasa’nın ölçülülük ilkesini ele alan 13. maddesi değerlendirildiğinde de verilen ihraç kararının hukuki sakıncalar doğurduğu görülmektedir.
İhraç kararı; Anayasa’da güvence altına alınan hakkın özüne dokunma yasağını ihlal etmekle birlikte teğmenlerin mesleğin gerektirdiği nitelikler ile örtüşmeyen herhangi bir durumları da söz konusu olmadığından bu durum aynı zamanda Anayasa’nın 70. maddesinde düzenlenen “kamu hizmetine girmede görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemeyeceğine” ilişkin ayrımcılığı önleyen temel hakkımız ile çatışmaktadır.[2] Bu hak, yalnızca kamu hizmetlerine girişi değil kamu hizmetlerinde bulunmayı/yer almayı da güvence altına almaktadır. İhraca ilişkin kararın, milletimiz nezdinde derin bir üzüntüye, hukuki endişeye ve temel haklara olan güvenin sarsılmasına yol açtığı ortadadır. İddia edildiği üzere söz konusu subaylık andı, TSK’nın itibarını zedelememekte tam tersi, söz konusu subaylık andında devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne olan sadakatin vurgulanmasının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne duyulan güveni artırdığı söylenmektedir.
Tüm bu anlatılanlar ışığında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Maddesinin “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” [3] olduğu ve bu doğrultuda her sene resmî tören programında yer alan ve geleneksel bir yemin olan subaylık yemininin de aynı değerler üzerinden edildiği önemle vurgulanmıştır. Son olarak belirtmek isteriz ki; adaletin tesis edilmesi ve hukukun üstünlüğünün korunması hususu yalnızca bir kişinin değil, tüm toplumun yararına olandır. Toplum nezdinde çokça tartışmalar yaratan teğmenlerin subaylık andını okuması hususu; kendi içerisinde bir hukuk mücadelesi içermekle birlikte milletimiz son durumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını ve güvenini artıran bir davranış olarak değerlendirmektedir.
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6413
[2] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709
[3] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709